trarzh-CNzh-TWendehu
trarenfrdeelhuplptruskesthvi

Kolesterol Yalanı....!!!

03 Mart 2012 Haberler 1196 Gösterim

"KIRMIZI ET YİYİN"

Bu yazıyı karnım çok açken yazdım. Daha etkili olabilsin diye. Hani bazı oyuncular, film öncesi oynayacağı karakteri, gerçek hayatta bir süre yaşarmış ya. Bende onlardan özendim ama sanırım işe yarıyor.

Çünkü gözümün önünden yanan mangallar, üzerinde kuzu pirzolalar, ciğer, böbrek geçiyor, mis gibi kokusu burnumda tütüyor. Sonra kendi kendime; köze sarımsağı toplu halde atacaksın, yanına da çoban salata bol zeytinyağlısından, yenmez, kıyamazsın diyorum. Olsa kim yemez. Sonra düşünüyorum, bir an gözlerim parlıyor, çoğu yemez!. Neden? Çünkü; Kolesterolünüz yükselir, kalbinize bir şey olur, damarlarınız sertleşir…Neme lazım. Daha çok seviniyorum, hepsi bana kalır diye. Sonra karnımın aç ama gözümün tok olduğu gerçeği ile yüz yüze gelip, vermem gereken mesajı vermeliyim diye düşünüyorum.

İlk mesajım, bize et yemeyin kolesterol yapar diyenlere. Bizim 5 katımız et tüketiyorsunuz. Sorarım, sizin yediğiniz etler akıllımı da size bir şey yapmıyor? Yoksa siz bizim bilmediğimiz bir yöntemle etin zararlı dediğiniz özelliklerini yok edip mi yiyorsunuz?. Sadece et değil, sütte de öyle, yumurtada da öyle. Bize gelince doğum kontrolü, kendinize gelince çocuk başına dünyanın desteği.

Hadi siz söylersiniz. Bizim iyiliğimizi isteyecek değilsiniz de, bizimkilere ne oluyor? (burası bizimkilere mesajım). Atalarımızın, bir oturuşta bir kuzuyu tek başına yedikleri masal mı? Anneannem 85 yaşında ve etin hep yağlı yerini seçip yer. Yeme, zararlıymış diyene de "dişlerim basmıyor, burası yumuşak" diye cevap verir. Çok şükür ne kolesterolü var ne kalbi. Oturduğunda kuzuyu, ardından bir kazan helvayı yiyen efsanevi atalarımız; "canın istediği, cana dermanmış" da deyip, at üstünde uzun yollar gitmişler.

Aslında Avrupalıların bizi neden kıskanıp, başımıza bu söylerken zorlandığımız, anlamını tam bilemediğimiz kolesterol, hyper tansiyon, anjio v.s. kelimelerini, hem dilimize hem içimize soktuklarını anlamak zor değil. Ben takip ediyorum; en yüksek üst sınır kolesterol değerlerini nedense hep düşürüyorlar. Sizin kolesterolünüz önce normal çıksa bile, bu değerler düşünce, otomatik olarak yükseliyor ve birde bakmışsınız, kolesterolünüz oluveriyor. Haydiii et yeme, yumurta yeme, süt içme. Resmen öl diyorlar. Ama ölüm kolesterolden değil, açlıktan, protein yoksunluğundan oluyor. Ölmeseniz bile dışardan alınması zorunlu gıdaları alamadığınız için sürünüyorsunuz. Başka hastalıklar başınıza musallat oluyor (kaçınılmaz olarak). Sonra bu değerleri araştırıp yayınlayanlarda biliyor, milletlere göre, insandan insana değiştiğini, herkesin vücut tepkisinin farklı olduğunu. Ama nedense ilaç satmak adına, ameliyat malzemesi satmak adına ve ince hesapladıkları geleceğe yönelik çıkarları için bize yutturuyorlar. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu"Doğada et yiyenlerin, ot yiyenlere kesin, değişmez üstünlüğü vardır ve her zaman ot yiyenler, et yiyenler tarafından yönetilir ve de yok edilir" demişti. Şöyle bir düşünün, doğal hayatı. Sonra dünya düzenini. Seyrettiğiniz aslanın, kaplanın geyikleri ve bütün ot yiyenleri nasıl avladığını gösteren televizyon programlarını. Recep Yazıcıoğlu haklı mı, değil mi karar verin.

Bende ona katılıyorum. Hem de gülmekten değil, bütün kalbimle. Ve ekliyorum, hatta ısrar ediyorum; "kırmızı et tüketin, balık tüketin, süt ve yumurta tüketin". Hem de bol bol. Başta kuzu eti olmak üzere, balık, koyun, keçi, dana. Tavuk eti yemeyin demiyorum. Onu da yiyin. (Ama bilin ki; kırmız etle, tavuk etinin kolesterol açısından hiçbir farkı yok). Sonra birileri gibi yanlış anlaşılmak istemem. Ama kırmızı etten uzak durmayın diyorum. Hele siz yemiyorsunuz, zararlı diye sofranızdan uzaklaştırıpçocuklarınızı yoksun bırakırsanız, onlara en büyük kötülüğü edersiniz. Hep iyi okullara gönderdim, elimden ne geldiyse yaptım ama bizim çocuk üniversite sınavında istediği puanı alamadı, diye çocuğunuza kabahat bulmayın. Et ve yumurta yedirmezseniz, süt içirmezseniz, hem çocuklarınızın, hem de memleketimizin geleceğini yok edersiniz.

Ne kolesterolde, ne kalp hastalıklarında, ne karaciğer yağlanmasında ne de başka bir şeyde, etin hiç bir kabahati yok Tek suçlu biziz. Çünkü hiç hareket etmiyoruz. Akşama kadar oturup, sabaha kadar yatıyoruz. İçecek ayranımız yok(aslında var, kilo yapar diye içmiyoruz) ama bir yerlere gidecek tahtırevanımız var. Bedenen yapılan işler iyice azaldı. Köylerde bile traktör v.s. makineler bütün işi yapıyor. İki adım komşuya oturmaya bile arabayla gider olduk. Şehirlerde durum daha da vahim. Zeminden 1. kata bile asansörle çıkıyoruz. Bırakın vücudu çalıştırmayı, adım atmaktan imtina ediyoruz. Özetle; düzenli spor yapın, doğal beslenin ve yiyebildiğiniz kadar et yiyin.

Demesi kolay, etin kilosu kaç para biliyor musun sen, dediğinizi duymadığımı sanmayın. Benden kaçmaz. Tamamen de haklısınız. Pahalı olmasının sebebi yetiştirenler değil. Zira onlar da para kazanmıyorlar. Hem pahalı, hem birileri zararlı diyor, yetiştiren zarar ediyor, bütün her şey üst üste olunca, benim de aklıma komplo teorileri geliyor.

Etin faydalı ve yenmesi zorunlu olduğunu anlatmak kolay. Ama fiyatını halkın alabileceği seviyelere çekmek zor diyenlere de inanmayın. Geçenlerde Uruguay'a giden bir ağabeyim anlatıyor; "12,000 büyük, 12,000 küçük baş hayvan varlığı olan bir çiftlik gezdik. Arazisi 100,000 dönüm. Hayvanların otladığı yeri elektrikli telle çevirmişler, çevirdikleri yerin otu bitince telin ve hayvanların yerini değiştiriyorlar. Bol su var. Etin kilosunu bizim paramızla 3 YTL ye ihraç ediyorlar. Ne olacak ki, et hepten bedavaya geliyor, neye satarlarsa hep kazanç…". Bende geçtiğimiz ay, 6 ülkeyi kapsayan bir Avrupa turu yaptım. Dolaşırken nerde çiftlik varsa, nerde hayvan varsa, girdim sahipleriyle, işletenlerle konuştum, görmeyince inanmam diyenler için de kameraya çektim. Kaç hayvanınız var soruma 100 den az diyen olmadı. Ne yediriyorsunuz dediğime, yazın merada yayılıyorlar, kışında kuru ot birazda silaj haricinde şunu yediriyorum diyene rastlamadım. Şimdi hayvancılığı böyle yaparsan, eti kaça mal edersin? Cevap; çok aza. Kazancınız? Çooook.

Bu mesajım herkese; Artık dünya eskisi gibi büyük değil. Herkesin her şeyden haberi var. O halde bizde neden hayvancılık bu şekilde yapılmaz anlamak imkansız. Kapalı ahırlara bir sürü para, yem zaten en büyük maliyet, girdiler çok yüksek, böyle nasıl para kazanacaksın? Ekilebilir arazileri arpa, buğday yada milletin kolayına ne gelirse onunla doldurmuşuz. Çiftçiye üretmene gerek yok, ben dışardan daha ucuza alırım demişiz. Meralarımız terkedilmiş, bozulmuş, hayvancılığımız bitmiş. Memleketimizin etrafı denizlerle çevrili olmasına rağmen, insanımıza (az) yedirdiğimiz balığı, aynı denize komşu ülkelerden döviz verip almışız. Geleceğin hesabını yapmamışız.

Kısaca; dünyadan haberimiz yokmuş gibi davranmışız ve ne yazık ki, bunları da yapmaya devam ediyoruz. Bu da son mesajım, ülkemin insanlarına; size sesleniyorum; hatta var gücümle bağırıyorum, "Et, balık, yumurta yiyin, süt için, ama birazda hareket edin(lütfen, tamam mı?)" Bende gidip şu mangalı yakayım…

H.Halis Akçay Veteriner Hekim

Not: Bu makale 2007 yılında kaleme alınmış, bir çok yerde yayınlanmış ve şahsım halkın sağlığıyla oynamaktan suçlanmıştır.

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

Firmamızla iletişime geçmek için